İnsanı eksilten kaybedişleri değil, zannedişleridir.
Doğduğunda zihninde tek bir oda vardı; yalnızlığının odası, tıpkı senin gibi. Zamanla annesine, babasına, sevdiklerine, hatta sevmediklerine; sesini duyan, onu gören, hisseden herkese ayrı ayrı odalar inşa etti… Tıpkı senin gibi. Her odanın içine anılarını sığdırdı; eşyaları, anlamları, sevinçleri, hüzünleri, ilkleri, sonları… Aynı senin gibi. İnsanlar kayboldukça odalara girmeye çekindi, gerçeklerle yüzleşmekten kaçındı, dehlizlerini kilitledi, yalnızlığının odasına çekilerek unutmaya çabaladı ve belki de alıştı… Yine senin gibi.