Kaybetmenin tadına bir defa olsun bakmak gerekiyordu. Ancak kaybettikçe kazanmaya başlıyordu insan. Senden istediğini koparana kadar mücadelesi bitmiyordu yaşamın ve sadece, senden istediklerini koparmış insanlarla yol devam ediyordu. Diğerleri güven yoksunu birer budalaydı. Güven, istediğini verdiğin kişilerle var oluyordu. Değiştiklerinde anlıyordun unutmaktan başka seçenek bırakmadıklarını. Onlarsız hayatın nasıl da akıcı olduğunu yeniden keşfetmenin hazzı ile salıveriyordun kendini dinginliğe.
Dikine çatlamış bir bardaktan sızan kaynar çay gibi koyveriyordun tüm birikmişlikleri durduk yere. Tahammül sınırını çoktan aşmış fikriyat ve kalbin, güvensizlik sinyali veren tüm lüzumsuzları devre dışı bırakıp hak edilmiş mutluluklar sıkıştırıyordu onların yerlerine. Bugüne kadar gelişigüzel tıkıştırdığın her şey oraya buraya savrulurken yırtık bir cepten fırlarcasına, umursamadan yürümeye devam ediyordun. Umursadıkça umursanmayan olduğunun idrakine vardığından beri daha kolay çizik atmayı öğrenmiştin yürek fihristine. Bu noktada geriye dönüp bakma gereksizliğinin bilincinde, ileri adım attığın sürece başarıya bir adım daha yaklaşıyordun.
Kırıldıkça çiçekleniyor, çiçek açtıkça güçleniyordun. Çünkü biliyordun ki her yenilgi, kendini bulman için bir öğretiydi ve sen bunca olumsuzluk içinden yepyeni, umut dolu kazanımları alıp, yürek heybene koyup yola öyle devam edecektin. Etmek zorundaydın hatta. Aksi hâlde olumsuzluklara takılı kalmak, içinden çıkılamayacak koca bir kaos ve zaman kaybı olacaktı. Yol varmak için değildi, mücadele ettikçe ulaşılmaz oluyordu. Yaklaştıkça bir miktar daha uzuyor ama bir türlü varılmıyordu. Güvenlik ihlali yapan güvensizler de çıkmıştı hayatından fakat bir türlü istenilen dengeyi sağlayamıyordun. Peki, ne yapmak gerekiyordu yolun hedef kısmına varmak için ve ne eksikti?
-
Yeni Istanbul A1
10.00₼ -
Mor Bir Fil Gördüm Sanki
10.00₼