İmparatorluk’ta itaatsizlik ölümle cezalandırılır. Kanını ve canını İmparator’a adamayanlar sevdiklerinin öldürülmesi ve kendileri için değerli olan her şeyin yok edilmesi tehlikesiyle karşı karşıyadırlar.
Antik Roma’dan ilham alan bu acımasız dünyada, Laia dedesi, ninesi ve ağabeyiyle birlikte İmparatorluk’un fakir arka sokaklarında yaşam mücadelesi vermektedir. Askerlere asla karşı gelmezler, çünkü karşı gelenlerin başına neler geldiğini daha önce görmüşlerdir.
Ama Laia’nın ağabeyi ülkesine ihanetten tutuklanınca, Laia bir karar vermek zorunda kalır. Kardeşini kurtarma sözü veren isyankârlar için İmparatorluk’un en büyük askeri okulunda casusluk yaparak hayatını tehlikeye atacaktır.
Orada Laia okulun en yetenekli -ve belli etmese de en isteksiz- askeri Elias’la tanışır. Elias’ın tek istediği hizmet vermek için eğitildiği bu zorba yönetimden kaçmaktır. O ve Laia çok geçmeden kaderlerinin birbirine geçtiğini ve seçimlerinin bu toprakların geleceğini sonsuza kadar değiştireceğini fark ederler.