Bir ulusun evlatlarından en büyüğü olarak baştacı ettiği bir insan için o ulustan değildir demek, onu bu ulusun elinden çekip almak öyle seve seve ya da kolaycacık girişilecek bir iş değil; hele bunu yapacak kimsenin kendisi o ulusun bir parçasıysa. Gelgelelim, sözde çıkarlar uğrunda bir Doğru’yu ortaya koymaktan kaçınmak, hiçbir neden öne sürülerek haklı gösterilemez; kaldı ki, bir durumun aydınlığa kavuşturulması bilgi ve deneyim hazinemizi zenginleştirir. Freud’un, Totem ve Tabu’dan 25 yıl sonra yazdığı ve en tartışmalı kitaplarından biri olan Musa ve Tektanrıcılık, Musa’nın Yahudi olmadığı, gerçekte Eski Mısır asıllı olduğu, Mısırlı bir tektanrıcı olan Akhenaton’un yakın takipçisi hatta bizzat kendisi olabileceği iddiaları üzerine temelleniyor. Bu iddiaları açıklayan üç ana bölüme ilave olarak ele alınan son bir bölümde ise, tarihsel olaylarla ilgili hipotez üretme aracı olarak psikanalitik teori üzerinde duruluyor. Yahudi halkının birçok özelliğini anlama, özellikle de dinin yapısına yeni bir bakış kazanma fırsatı yakalayan ve önceki kitapları Totem ve Tabu ve Bir Yanılsamanın Geleceği’nde dile getirdiği düşüncelerden yola çıkan Freud, Musa ve Tektanrıcılık’ta bu düşüncelerini “daha adil bir formül ile” geliştiriyor. Bulgusu ise şöyle: “Dinin gücü gerçekliğine dayanır, ancak bu gerçeklik maddi değil, tarihidir.”